Sayfalar

12 Temmuz 2009 Pazar

Marx'ın Hükümeti (Halkın Devleti)


''Ama, bize söylendiğine göre, Marx'ın Halkın Devleti'nde, hiç bir biçimde ayrıcalıklı bir sınıf olmayacaktır. Herkes, yalnızca hukuki ve siyasi açıdan değil, ekonomik açıdan da eşit olacaktır. Ben, her ne kadar bu meselenin ele alınış tarzını ve izlenmek istenen yolu göz önüne aldığımda bu vaadin tutulacağı konusunda epey kuşkuluysam da, en azından, verilen söz budur. Bundan böyle ayrıcalıklı bir sınıf olmayacak, ama bir hükümet olacaktır, üstelik burasını iyi not edin, bu hükümet, bu güne kadar tüm hükümetlerin yaptığı gibi kitleleri siyasal olarak sevk ve idare etmekle yetinmeyen, ama aynı zamanda üretimi kendi eline alarak zenginliğin eşit bölüşümünü, toprağın işlenmesini, fabrikaların kurulmasını ve geliştirilmesini, ticaretin örgütlenmesini ve yönetilmesini ve nihayet tek banker olan Devlet aracılığıyla sermayenin üretime sokulmasını sağlayan son derece karmaşık bir hükümet olacaktır. Bütün bunlar, hükümette, muhazzam bir bilgiye ve ''kafalara sığmayan beyinlere'' sahip insanların varlığını gerektirir. Bu hükümet, bugüne kadar kurulmuş olanların en aristokratik, en despotik, en kibirli ve en küstahı olan bilimsel bir entelijensiyanın egemenliği olacaktır. Yeni bir sınıf, gerçek ve sözde bilimadamları ve eğiticilerin yeni bir hiyerarşisi doğacak ve dünya, bilgi adına yöneten küçük bir azınlık ile muhazzam bir cahiller yığını halinde bölünecektir. Ve o zaman, vay cahiller yığınının haline!
Böyle bir rejim, kitleler arasında önemli bir hoşnutsuzluk doğuracak ve onları denetim altında tutmak için, Marx'ın aydınlanmacı ve kurtarıcı hükümeti, hiç de azımsanmayacak büyüklükteki bir silahlı güce ihtiyaç duyacaktır. Çünkü, Engels'in dediği gibi, hükümet kaba ayaklanmalarıyla herşeyi, hatta kafalarına sığmayan beyinlere sahip insanlar tarafından yönetilen bir hükümeti bile ezip yıkabilecek milyonlarca cahil arasında, düzeni koruyabilmek için güçlü olmalıdır.
Çok açık olarak görülebilir ki, Marx'ın programının bütün o demokratik ve sosyalist söz ve vaatlerine karşın, onun hükümetinde de, şekli ne olursa olsun, bütün devletlerin gerçek despotik ve baskıcı doğasını oluşturan her şey mevcuttur; ve son tahlilde, Marx'ın o kadar hararetle tavsiye ettiği Halkın Devleti ile Bismarck'ın hem güç hem de ustalıkla koruduğu aristokratik-monarşik Devleti, hem içerideki hem de dışarıdaki amaçlarının doğası itibariyle, aynıdır: Dış ilişkilerde aynı askeri güç kullanımı, yani, fetih; iç ilişkilerde ise, sürekli inanmaktan, umutlanmaktan, boyun eğmekten bıkıp ayaklanmak için ayağa kalkan kitlelere karşı tüm tehdit edilen siyasal güçlerin son başvurduğu çare olan, silahlı güç kullanımı.''

(M. Bakunin-Tanrı ve Devlet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder