Sayfalar

10 Temmuz 2009 Cuma

Dinin Doğuşu

Çocukların, gençlerin, hatta yetişkinlik çağını epeyce geride bırakmış bir çok insanın bize sağladığı örnekler gösteriyor ki, insan akılsal yeteneklerini, onları kullanma şekli konusunda kendisiyle bir hesaplama yapmadan, bu konuda açık bir bilince sahip olmadan çok önce kullanabilir. Aklın, kendisiyle ilgili bir bilince sahip olmadan işlediği bu süre boyunca, masum ya da inanan zekanın bu eylemi sırasında, dış dünyayı kafasına takmış olan, insan, yaşam denen bu içsel üvendire ve onun yarattığı çeşitli gereksinimlerle dürtülmüş olarak, bir dizi imge, kavram ve fikir yaratır. Bunlar, başlangıçta kaçınılmaz olarak, mükemmel olmaktan uzaktırlar ve ifade etmek için büyük bir açlık duydukları şeyler ve olguların gerçek durumunu çok az yansıtırlar. Henüz kendi zeka eylemlerinin bilincinde olmayan, bu imgeleri, bu kavramları, bu fikirleri kendisinin ürettiğini ve üretmeye devam ettiğini anlamayan, bunların tümüyle subjektif -yani insani- kökenini göremeyen insan, doğal olarak, bunları objektif varlıklar, kendisinden tümüyle bağımsız, kendi başlarına ve kendi içlerinde var olan gerçek varlıklar olarak ele almak zorundadır.
Hayvansal masumiyetten yavaş yavaş sıyrılan ilkel halklar, tanrılarını işte böyle yaratırlar. Bu yaratma işini gerçekleştirdikten sonra da, gerçek yaratıcıların kendileri olduğunu hiç akıllarına bile getirmeden, onlara tapınırlar. Yarattıkları bu varlıkları, kendilerinden sonsuz derecede üstün gerçek varlıklar olarak gördüklerinden, onlara kadiri mutlak olma özelliğini atfeder ve kendilerini bu kadiri mutlak varlık tarafından yaratılmış varlıklar, onların köleleri olarak kabul ederler. İnsan düşüncesinin gelişme hızı ölçüsünde, ters çevrilmiş bir imajın fantastik, ideal, şiirsel bir yansımasından başka bir şey olmayan bu tanrılar, idealize edilirler. Başlangıçta kaba fetişlerden oluşurken, giderek görünür dünyanın dışında varlıklarını sürdüren saf ruhlara dönüşür ve sonunda, uzun tarihsel bir evrim süreci içinde, dünyaların yaratıcısı ve efendisi, ebedi, kutsal Ruh, te bir Kutsal Varlık halinde bir araya gelerek kaynaşırlar.''

(M. Bakunin-Tanrı ve Devlet)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder